ASPEG, Türkiye Mağaracılar Federasyon’nun uygulamaya koyduğu eğitim standartlarını uygulamaktadır. Bu, 1., Temel ve İleri 2. ve 3. Düzey Mağaracı kategorilerini ve her düzeyde belirli eğitimlerin yanısıra belirli sayıda mağaraya girmeyi de içermektedir.
ASPEG, yabancı mağara gruplarının herhangi bir ulusal kuruluş ve/veya
TMF ile ortak projeler dışında bağımsız olarak Türkiye’de çalışmalarını
tasvip etmemektedir.
Buna karşın UIS etik kodlarına uyan, bilimsel amaçlı gruplar ile Türk
grupların ortak gezi yapmasına, belirli şartların sağlanması koşuluyla
olumlu bakar (bu işbirliğinin Türk mağaracılığına net bir katkı
sağlaması, eksiksiz ve zamanlı veri paylaşımı, raporlama v.b.) Bu konuda
TMF tarafından kabul edilen şematik başvuru sistematiğini kabul eder.
Bunun dışında ASPEG gezilerine bireysel olarak katılmak isteyen her
mağaracıya din, dil ve milliyet ayırımı yapılmaksızın, önceden haber
vermek ve genel ortam ve kurallara uymak koşuluyla kapısı açıktır.
Belli bölgede çalışan kulüp veya derneklerin, bölgesine ASPEG olarak görüşümüz, başka dernek veya kulüplerin o bölgeye girip çalışmasında sakınca yoktur: Yeter ki, bölgede çalışan kulüp veya derneğin bulduğu vea raporladığı, araştırdığı ve raporladığı veya araştırmaya devam ettiği ve rapolarını ortaya koyduğu mağaralara girilmesi mağaracılık etiği açısından kabul edilemez.
“Take Nothing but Pictures, Leave Nothing but Footprints, Kill Nothing but Time”
(fotoğraf dışında bir şey alma, ayak izlerin dışında geride bir şey bırakma, zaman dışında bir şey öldürme)
Klasik mağaracı düsturu; kulağa çok hoş geliyor ama ne kadar özen
gösterirsek gösterelim geride bıraktığımız yalnızca ayak izleri olmuyor.
Kaldı ki Kartchner Mağaralarında yirmi yıl önce ilk araştırmacıların
bıraktığı ayak izleri, bugün hâlâ görülebiliyor, üstelik her sene
mağarayı su basıyor olmasına rağmen.
Yeryüzünde işleyen doğal temizleme mekanizmalarının birçoğu mağara
içlerinde yok, olanlar ise çok yavaş (örneğin, güneş ışını ile
parçalanma, rüzgâr ile sürüklenme vb). Canlı bir oluşum eldivensiz
şekilde parmaklandığında büyümesi durur. Narin bir makarna oluşumu
dikkatsiz bir şekilde kırıldığında tekrar büyümesi aktif bir mağarada
binlerce yıl alabilir, fosil bir mağarada ise geri gelmeyecek bir
kayıptır. Kirletilen travertenler hç bir zaman eski pırıltısına
kavuşmayabilirler.
Bunun dışında herhangi bir mağarada onbinlerce yılda evrim geçirerek
başka hiç bir canlının varolamayacağı bu ortama adapte olmuş, dünyanın
başka hiç bir yerinde yaşamayan canlı türleri olabilir. Şartların
zorluğu gereği bunların sayısı fazla olmayacaktır. Yaşadıkları
ekosisteme küçük bir müdahale dahi sayılarını nüfusun kendini idame
ettiremeyeceği düzeye düşürebilir.
Bir de çok özel canlılar olan yarasalar var tabii. Kış uyusunda rahatsız
edilen bir yarasa, depoladığı besini harcayarak ölecektir.
Dikey mağaralarda güvenli iniş/çıkış yapabilmek için çaktığımız boltlar
da var. Bunların herbiri arkamızda bıraktığımız çirkin bir leke.
Tüm bunların çok iyi bilinmesine karşın hâlå mağaralarda mağaracı
kökenli hasarlar görmek (ortaya boşaltılmış karpit tozuna varan şekilde)
gerçekten çok üzücü.
Ayı saldırmaz normalde, tehdit unsuru veya sebep lazim
a. Bölgesine girmeniz (izlerden anlaşılabiliyor)
b. Yanında yavrusu olması (yakındaysa dağıtır)
c. Çok aç kalmış olması
Not: Bir de kuduz olursa çok pis dağıtıyor. Oana anlatmıştı, çadırın içinde uyuyan adamın suratını ısırmış.
Saldırmaması için:
• Genelde kullandığı su ve yemek kaynaklarının yakınında kamp atmayın
(izlere bakın yani – pençe izi (ağaçta veya yerde), dışkı, tüy çok
fazlaysa)
• Uzaktan gördüğünüzde bağırıp çağırmayın, taş atmayın (yapan var, gülmeyin :), yavaşça yürüyerek uzaklaşın.
• Ateşe gelmez kuralına inanmayın, hatta merakını cezbeder.
• Yiyeceğinizi kamptan 60 m uzakta saklayın, pişirin ve tüketin (yavaşça uzama şansınız olur).
• Yakınınızda ayağa dikelmiş veya saldırıya hazırlanıyorsa yavaşça yürüyerek uzaklaşın – koşmayın.
• Dibinizdeyse ve “Kaçış yok!” diyorsanız cenin pozisyonunda yere yatın ve kımıldamayın. Biraz döver gider.
• Doğada kozmetik malzemesi kullanmayın. Özellikle vanilya kokulularını :). Şekerli, meyveli, baharatlı kokular da buna dahil.
• Silahınız varsa kullanmadan önce düşünün. Yanlış hatırlamıyorsam
fişeklerde 12 ve üstü hiç bir şey yapmaz. Özellikle kuş saçmaları.
Korkutur falan sanmayın. Hiddetlendirir sadece. Onun yerine havaya ateş
açabilirsiniz, fakat yakındaysa yine saldırır.
• Mağaraya girmeden önce iz var mı diye bakın. Kış uykusundan
uyandırırsanız 2 dk. şansınız var. Tabii siz daha yakınına gelmeden sese
uyanacağı için vaktiniz az. Genelde kaçma eğilimi gösterirlermiş
kaynaklara göre. Önünde durmayın, çıkışı boşaltın.
Bunların haricinde koşarak kaçarım, boynuna atlarım, böğrüne bıçak
sokarım, gözüne dal sokarım, benim kafa 2 ton çeker falan yalan….
• Ağaca tırmanabilirler
• Sarp arazide hızlı hareket edebilirler.
• Yüzebilirler
• 60 km civarında bir hızla koşabilirler (Grizzly için bu tabii,
Türkiye’de 40-50 falan yaparlar Tofaş modelleri, 50 km hıza çıkarım
dersen koş
• 1.70 – 2.50 arası değişir boyları (Grizzly 3 m)
• Ağırlıkları (70 – 250 kg arası)
• Geniş yapraklı ve karışık ormanları, makilik alanları, bozkırı ve sarp
dağları severler. 2800 m yüksekliğe kadar dağılım gösterebilirler (A.
Demirsoy)
• Eylül-Mayıs arası yarı kış uykusu halinde olabilirler (çünkü aslında kış uykusu uyumazlar). Zamanı daha kısa olabilir.
• Ne bulurlarsa yerler. Et – Ot. Omnivor yani. İyi de avcıdırlar.
• Koku alması, görüşü, duyusu bizden iyi.
• Mağarada yatacağım diye bir derdi yok. Kendi yuvasını kendi de hazırlayabilir.
• Köyden kız kaçırma hikayesi yalan, zaten kromozomu tutmuyor.
* Saldırı anında koşmaya başladıysanız, bilinen tek yöntem bayır aşağı
koşmanız. Orada yuvarlanma ihtimali var derler. Denemedim. Deneyen
olursa heyecanla dinlerim
Eh, madem doğanın üvey evladıyız… Madem doğayla savaşma, seviş, yasasına
uyuyoruz. Ayıcık kardeşlerimizi tanıyalım, bulaşmayalım.
Bir de kutup ayıları var ama biz ona ancak çölde rastlarız
İşlenmemiş guanonun kilosu 5 TL’ye alıcı buluyor. Ancak bu işten para kazanmak pek de mümkün değil. Öncelikle Türkiye’de, Uzak Doğu ülkelerinde olduğu gibi, içinde birarada yüzbinlerce yarasa yaşayan mağaralar yok, dolayısıyla öyle tonlarca guano bulunan mağaralar mevcut değil. Öte yandan, mağara ve yarasaları koruyan yasalar var ve bir şikayet durumunda ödeyeceğiniz ceza sebebiyle bu işten karlı çıkmanız çok zor. Şu anda bile mağara guanosu topluyorsanız, yukarıdakı nedenlerden dolayı cezaya çarptırılabilir ve kiraladığınız mağaradan olabilirsiniz.
Mağaralarda bulunan guanolar, pek çok canlıya ev sahipliği yaparlar.
Guanonun çıkarılması mağaradaki ekosistemi bozar ve bu ekosistem çok
hassastır. Bir canlının yok olması veya sayılarının azalması bile tüm
mağara içi yaşam sistemini sekteye uğratır. Yapılan çalışma kışın
yapılıyorsa, uyanan yarasaların neredeyse hepsi, kış uykusu için
depoladıkları besini harcayacaklarından dolayı ölürler. Diğer
mevsimlerde de ekosistemi bozulan mağara yüzünden veya çalışanlardan
ürktüklerinden, yarasalar mağarayı hatta bölgeyi terk edeceklerdir.
Yarasalar besin piramidinde en yüksek noktalarda olduklarından, bölgenin
ekosistemi bozulacaktır. Basit bir örnek vermek gerekirse, bir
yarasanın bir gecede kendi ağırlığı kadar böcek yediğini düşünecek
olursak; bir koloninin ortadan kaybolması, bölgede böceklerin, tarım
zararlılarının aynı oranda artmasına sebep olacaktır. Bunu önlemek için
zirai ilaç kullanılacak, bu ilaçlar da diğer canlıları, toprağı,
yediğimiz besini ve suyu kirletecektir. Bu da hem doğaya zarar verecek
hem de insan sağlığını kötü etkileyecektir. 3 – 5 kuruş kazanmak için
insanların aslında kendileri dahil kimlere ne kadar zarar verdiğini bu
örnekte görüyorsunuzdur.
Yanmış karpit tozu doğaya zararlı değil mi?
Karpit (CaC2), su (H2O) ile birleşince, asetilen gazı (C2H2) ve kalsiyum oksit (CaO) oluşur.
Kullanılmış karpit dediğimiz kalsiyum oksit (CaO), su ile temas
ettiğinde sönmüş kireç dediğimiz Ca(OH)2 haline dönüşür. Bu da uzun süre
içerisinde, havadaki CO2 gazıyla birleşerek kireç taşına (CaCO3)
dönüşür. Bu son ürün zararlı değildir. Kireçtaşı mağaralarının ana
kayası ile aynı malzemedir.
Ancak;
Sönmüş kirecin, havadaki karbondioksit ile birleşip kireç taşına
dönüşmesi yüzey alanına bağlı olarak uzun zaman alır ve bu süre
içerisinde, bazik etkisinden dolayı, yerüstü ve yeraltı sularının pH
değerini yükseltip su ve kara canlılarına zarar verir. Ayrıca görsel
kirlilik de oluşturur.
Zaten Tehlikeli Atıkların Yönetmeliği’nde de katı haldeki bazlar ile ilgili yasal düzenlemeler getirilmiştir.
Sonuç olarak;
Bazik etkisine ilave olarak, çevre etiği ve görsel kirlilik de
düşünülerek, karpit atığı çok şart olmadıkça doğaya terk edilmemeli,
nasıl getirildi ise, o şekilde geri götürülmeli ve belediye çöplüğüne
atılmalıdır.
(Yazan: Metin Albukrek)
Evet, özellikle bilinçsiz ve denetimsizlik içinde inşai işleri ve
işletmesi yapılan mağaralar hasar görüyor. Hem de ağır bir şekilde. Bu
ağır hasarın önüne geçilmesi için de tüm mağaracıların aktif olarak çaba
göstermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hiç bir mağaranın hiç bir koşulda turizme açılmamasını sağlamak mümkün
değil. Bu nedenle (i) turizme açma kararının belirli kriterlere uyması,
(ii) turizme açmadan önce her boyutuyla bilimsel araştırmalar için
yeterli zaman tanınması ve (iii) turizme açılması için yapılan işlerin
belirlenecek standartlara uygunluğunun temini koşullarının sağlanması
gereklidir.
Bu kriterler, standartlar ve şartnameler halihazırda oluşmuş değildir,
bunların yürütmesini denetleyecek yönetmelikler de. ASPEG, mağara
koruması konusunda aktif çabalarını bu doğrultuda sürdürmek amacındadır.
Mağaralarda küçük öbekler halinde fındık kabukları gördüyseniz bunları oraya getirip yiyen hayvanı merak etmiş olabilirsiniz. Küçük bir rehber:
Sincap | Fındık faresi |
Orman faresi | Tarla faresi |
Sarkıt kalsiyum karbonat ve diğer minerallerin birikimi ile oluşur.
Sarkıtların büyüme hızı ortalama 0.13 mm/yıldır. En çabuk oluşum
kalsiyum karbonat ve karbondioksit açısından zengin ve hızlı akan suda
olur. Böylesi ortamlarda büyüme yılda 3 mm olabilir.
Her sarkıt oluşumuna mineral yüklü bir damla suyun düşmesiyle başlar.
Damla düştüğünde ardında incecik bir kalsit halkası bırakır. Sonraki her
damla ilk halkaya yeni kalsit halkaları ekler. Bu halkalardan çok dar
(0.5 mm), içi boş, “soda straw” ya da “makarna sarkıt/saman sarkıt”
denilen tüpler oluşur. Saman sarkıtlar epey uzayabilirler ama çok da
kırılganlardır. Tüpler tıkandığında, su tüpün dışından akmayı sürdürür,
yine daha fazla kalsit açığa çıkar ve sarkıtın şekli daha tanıdık konik
bir hal almaya başlar. Sarkıtın ucundan damlayan su, damladığı yere de
kalsit bırakır. Bu damlalar sonucunda yuvarlak ya da konik dikitler
oluşurlar. Sarkıtların aksine dikitler hiçbir zaman içi boş tüp şeklinde
oluşmazlar. Yeterince zaman geçerse bu oluşumlar -sarkıt ve dikitler-
birleşebilir, sütun oluştururlar.
Karst, Karbonatlı kayaçlardan (kireçtaşı, dolomit, jips gibi) oluşan yüzey şekillerinin genel ismidir.
Kalker ise kireçtaşı dahil olmak üzere, içinde CaCO3 bulunduran
karbonatlı kayaçların genel ismidir. Karbonatlı kayaçlar arasında en
yaygın olan şekil ise kireçtaşıdır. Kireçtaşının en temel özelliği ise
yüksek oranda kalsit içermesidir.
Kısa ve uzun göbek bağlarının doğru ayarlı olması önemli. Özellikle
kısa göbek bağının çoğu zaman gereğinden uzun yapıldığını görebiliyoruz.
Bu durum bazı bolt geçişlerinde ciddi şekilde başınızı derde sokabilir.
Yol gösterici olarak Petzl’in standart Spelegyca modelinin uzunluklarını
alırsak, kısa göbek bağı 32 cm, uzun göbek bağı 58 cm olmalı. Bu
mesafeler düğümlerin karabina/oval’e oturduğu noktaları esas alıyor. Ya
da başka bir deyişle metalden metale uzunluk.
İki konuya dikkat :
(i) düğümleri attıktan sonra sıkışma/oturmalardan dolayı
planladığınızdan çok uzun bir göbek bağına sahip olabilirsiniz, yük
bindikten sonraki uzunlukların bu şekilde oluşmasına özen gösterin.
(ii) Kısa göbek bağı gözünüze çok kısaymış gibi gelebilir. Hele
düğümlerde sekizli kullanıyorsanız düğümler arası çok az bir ip
görünecektir. Endişelenmeyin, yanlışlık yok, doğru ölçü bu.
Kişiden kişiye farketmeden, hem kısa boylu hem uzun boylular için aynı
uzunluk olmasını da yadırgamayın böyle bir sorun olsa Petzl tek tip
göbek bağı satıyor olmazdı.
İpler şok yediğinde daha yüksek güce maruz kalıyor, degil mi?
100 kg ağırlığında bir kütle, 1 metre mesafe düştüğünde 1 metre
uzunluğundaki göbek bağına binen yük (fall factor=1), yaklaşık 6000 N.
Yani 600 kilograma karşılık gelen bir yük. Test Beal’in Antipodes tipi
10.5 mm yarı-statik ipi ile yapılmış.
Heterophoria, iki göz ekseninin paralel olmamasından kaynaklanan bir
durumdur. Farkında değilseniz, kullandığımız hassas pusula ve
klinometrelerde sağlıklı ölçüm almayı engelleyebilir. Sizde olup
olmadığını şu şekilde kontrol edebilirsiniz: önce öğretildiği şekilde
iki gözünüzü de açık tutarak sabit bir hedefe karşı pusuladan değer
okuyun, sonra açıktaki gözünüzü elinizle örtün. Eğer okuduğunuz değerde
bir değişiklik olmuyorsa sorun yok demektir ve iki gözünüz açık olarak
ölçüm almaya devam edebilirsiniz.
Heterophoria probleminiz olduğu halde ölçüm almanız gerekiyorsa, bir
gözünüz kapalı olsun ama pusulayı biraz aşağıda tutarak cihazın
üzerinden hedefi görecek şekilde bakın.
Bu kontrolü yapmadan hiç bir şekilde mağarada ölçüm almayın. Yanlış
alınan ölçümler yalnız sizin değil onlarca insanın emeğinin heba olması
demektir.
Bu bağ gerildiğinde, yani ipte el cumarına asılı kadığınızda elinizle cumarın mandalına ulaşabiliyor olmanız gereklidir.
Bu durum normal koşullarda hiç bir zaman gerçekleşmediği için olsa gerek
bu ayarın pek önemsemediğine şahit oluyoruz. Oysa bunun gereğinden uzun
olmasının da kısa olmasının da sakıncaları var. Gereğinden kısa ise her
çıkış hareketinde el cumarını olabildiği kadar itmenizi sınırlayarak
katedebileceğiniz mesafeyi azaltır ve daha çok enerji harcamanıza yol
açar. Gereğinden uzun ise el cumarında asılı kaldığınızda mandala
ulaşamadığınız için kendinizi kurtarmakta zorlanabilirsiniz (buna kısaca
ampul olmak diyoruz).
Diğer ayarlar gibi bu da ip üzerinde deneme-yanılma ile yapılmalıdır.
Oturduğunuz yerde kaba bir ayar yapabilirsiniz tabii ama ip esnemesi,
düğümlerin oturması gibi nedenlerle ince ayar mutlaka ip üzerinde gerçek
koşullarda yapılmalıdır.
Bu bağın en az 8mm kalınlıkta dinamik ipten olması ve kesinlikle perlon kullanılmamasını ayrıca belirtmeye gerek yok.
Üzengide ayağa kaltığınızda göğüs cumarının üst kısmı, el cumarının mekanizmasının (tutamacının değil) hemen altına kadar ulaşıyor olmalıdır. Aksi takdirde her çıkış hareketinde katedebileceğiniz mesafenin tümünü kullanmıyorsunuz ve bu yüzden daha çok enerji harcıyorsunuz demektir. Bunun kaba ayarını ayakta durarak yapabilirsiniz ama enerjinizi en verimli şekilde kullanmak istiyorsanız, ince ayarı mutlaka ip üzerinde yapmalısınız.
TMF tarafından kabul edilen standart aşağıdaki gibidir:
D KARABİN KULLANILIYORSA
KİŞİYE GÖRE (SAĞDAN SOLA):
Göğüs Cumarı, desandör ve sürtünme karabini, Göbek bağı, El cumarı emniyet ipi
Çanta taşıma şekli (tavsiye): Emniyet tokaları
DELTA KARABİN KULLANILIYORSA
KİŞİYE GÖRE (SAĞDAN SOLA):
Desandör ve sürtünme karabini, Göğüs Cumarı, Göbek bağı, El cumarı emniyet ipi
Çanta taşıma şekli (tavsiye): Delta’nın en altına
Şu düğümün (tıklayın) klasik sekizliye göre çeşitli avantajları var.
Literatüre göre dayanma gücü sekizliden daha fazla (The Lyon Equipment
report, 2001). Çok daha az ip yiyor. Ayrıca karabini sıkı sıkıya boğduğu
için karabin serbestçe dönemiyor, elinizi her attığınızda doğru yönde
buluyorsunuz.
Yalnız dikkat! Bu düğümü yanlış atmak da mümkün, yanlış atıldığında
kayma yapıyor ve bitmiş halinde malesef yanlışı ayırt etmek çok zor.
Doğru atıldığında yük bindikçe sıkışan bir düğüm olmasına karşın her iki
uçtan da sıkmak çok önemli, gevşek bırakılırsa çözülebilir.
Evet. Suunto ve Silva marka pusula/klinolar su ve toz geçirmez. Ama bu cihazların üstündeki şeffaf kısımlar cam değil, pleksiglas olduğu için, üstüne kuvvetli bir baskı gelirse pleksiglas esner ve etrafındaki izolasyonu sağlayan slikonlar gevşer. Bu durumda da su, toz ve herşeyi geçirir hale gelir. Tedavisi yok. Bu nedenle, pusula ve klinonuzu mağarada taşırken, örneğin boynunuza asılı şekilde dar galerilerde sürünürken, sıkışıp ezilmemesine özen göstermelisiniz.
İkisinin de avantaj ve dezavantajları var; Karpit lambası ucuz ve
tamiri çok kolay bir nesne. Işığını sağlayan karpit de çok ucuz. O sarı,
nostaljik ışığı ve sıcaklığını da unutmamak gerek. Bir de ısı yayması
nedeniyle, hele hele kurtarma durumunda sağladığı ısı avantajı var. Ama,
belinize asılı ağır bir hazneyi saatlerce taşımanın sıkıntısını göz
ardı edemeyiz. Ya da ikide bir tıkanan memeyi, sıkışan hazneyi veya
biten suyu.
Öte yandan, LED teknolojisini kullanan fenerlerin bugün ulaştıkları
nokta inanılmaz. Bir fikriniz olması için şu web sayfasına bakmanız bile
yeterli: www.petzl.com/en/outdoor/ultra-series/ultra-belt. Hafiflikleri
ve inanılmaz aydınlatma güçlerinin yanısıra, üç veya dört pille 40-50
saat, hatta daha uzun süre pırıl pırıl yanmaları da cabası. Ama, öte
yandan hem inanılmaz pahalılar, hem de mağarada bozuldukları anda yedek
ışığa kalmaya mahkumsunuz.
Dolayısıyla bu sorunun kesin bir cevabı yok.
Genel bir malzeme listesi aşağıda verilmiştir. Mevsime, girilecek
mağaraların özelliğine, bölgeye göre değişiklikler gösterecektir.
Mağara Giyim
– İç ve dış tulum
– İlave polar veya yün kazak
– Çizme
– Yün veya neopren çorap
– Eldiven
Mağara Teknik Malzeme
– TIT seti
– Kask
– Pil
– Yedek fener
Giysi
– Tişört (Her gün için bir adet, tercihan güneş için uzun kollu)
– Rahat yürüyüş için pantolon (2 adet)
– Doğada yürüyüş için rahat ıslanıp, çamurlanabilir bileklikli bir ayakkabı veya bot
– Kamp alanında giymek için hafif, kapalı ayakkabı
– En az bir kalın yün kazak veya polar
– Bir ince kazak veya eşofman üstü
– Yağmurluk
– Mont
– Bere
– Güneş için şapka
– İç çamaşırı
– Çorap
– Mayo (Bulunması zarar getirmez belki gerekir)
Hijyen ve Sağlık
– Diş Fırçası & Macunu
– Kağıt mendil /ıslak mendil
– Deodorant
– Kullanılmakta olan ilaçlar
– El Kremi veya Nemlendirici
– Güneş Kremi
– Sabun
Muhtelif
– Tabak
– Çatal-kaşık
– Bardak
– Çakı
– Çakmak / kibrit
– Havlu
– Yedek pil
– Sinek ve böcek kovucu sprey
– Fotoğraf makinası
– Düdük
Kamp malzemesi
– Uyku tulumu
– Mat
– Çadır
– El (Kafa) Feneri