Sık Sorulan Sorular

ASPEG ve VİZYONU

ASPEG, Türkiye Mağaracılar Federasyon’nun uygulamaya koyduğu eğitim standartlarını uygulamaktadır. Bu, 1., Temel ve İleri 2. ve 3. Düzey Mağaracı kategorilerini ve her düzeyde belirli eğitimlerin yanısıra belirli sayıda mağaraya girmeyi de içermektedir.

Yabancı mağaracıların Türkiye’de araştırma yapması engellenmeli mi?

ASPEG, yabancı mağara gruplarının herhangi bir ulusal kuruluş ve/veya TMF ile ortak projeler dışında bağımsız olarak Türkiye’de çalışmalarını tasvip etmemektedir.
Buna karşın UIS etik kodlarına uyan, bilimsel amaçlı gruplar ile Türk grupların ortak gezi yapmasına, belirli şartların sağlanması koşuluyla olumlu bakar (bu işbirliğinin Türk mağaracılığına net bir katkı sağlaması, eksiksiz ve zamanlı veri paylaşımı, raporlama v.b.) Bu konuda TMF tarafından kabul edilen şematik başvuru sistematiğini kabul eder.
Bunun dışında ASPEG gezilerine bireysel olarak katılmak isteyen her mağaracıya din, dil ve milliyet ayırımı yapılmaksızın, önceden haber vermek ve genel ortam ve kurallara uymak koşuluyla kapısı açıktır.

Belirli bir bölgede mağaracılık yapan kuruluşların, henüz araştırılmamış, hatta tesbit edilmemiş mağaralar dahil, çalıştıkları bu bölgenin tümünde hak iddia etmeleri konusunda ASPEG’in tavrı nedir?

Belli bölgede çalışan kulüp veya derneklerin, bölgesine ASPEG olarak görüşümüz, başka dernek veya kulüplerin o bölgeye girip çalışmasında sakınca yoktur: Yeter ki, bölgede çalışan kulüp veya derneğin bulduğu vea raporladığı, araştırdığı ve raporladığı veya araştırmaya devam ettiği ve rapolarını ortaya koyduğu mağaralara girilmesi mağaracılık etiği açısından kabul edilemez.

ÇEVRE / KORUMA

Magaracılığın mağaralara zararı yok mu?

“Take Nothing but Pictures, Leave Nothing but Footprints, Kill Nothing but Time”
(fotoğraf dışında bir şey alma, ayak izlerin dışında geride bir şey bırakma, zaman dışında bir şey öldürme)
Klasik mağaracı düsturu; kulağa çok hoş geliyor ama ne kadar özen gösterirsek gösterelim geride bıraktığımız yalnızca ayak izleri olmuyor. Kaldı ki Kartchner Mağaralarında yirmi yıl önce ilk araştırmacıların bıraktığı ayak izleri, bugün hâlâ görülebiliyor, üstelik her sene mağarayı su basıyor olmasına rağmen.
Yeryüzünde işleyen doğal temizleme mekanizmalarının birçoğu mağara içlerinde yok, olanlar ise çok yavaş (örneğin, güneş ışını ile parçalanma, rüzgâr ile sürüklenme vb). Canlı bir oluşum eldivensiz şekilde parmaklandığında büyümesi durur. Narin bir makarna oluşumu dikkatsiz bir şekilde kırıldığında tekrar büyümesi aktif bir mağarada binlerce yıl alabilir, fosil bir mağarada ise geri gelmeyecek bir kayıptır. Kirletilen travertenler hç bir zaman eski pırıltısına kavuşmayabilirler.
Bunun dışında herhangi bir mağarada onbinlerce yılda evrim geçirerek başka hiç bir canlının varolamayacağı bu ortama adapte olmuş, dünyanın başka hiç bir yerinde yaşamayan canlı türleri olabilir. Şartların zorluğu gereği bunların sayısı fazla olmayacaktır. Yaşadıkları ekosisteme küçük bir müdahale dahi sayılarını nüfusun kendini idame ettiremeyeceği düzeye düşürebilir.
Bir de çok özel canlılar olan yarasalar var tabii. Kış uyusunda rahatsız edilen bir yarasa, depoladığı besini harcayarak ölecektir.
Dikey mağaralarda güvenli iniş/çıkış yapabilmek için çaktığımız boltlar da var. Bunların herbiri arkamızda bıraktığımız çirkin bir leke.
Tüm bunların çok iyi bilinmesine karşın hâlå mağaralarda mağaracı kökenli hasarlar görmek (ortaya boşaltılmış karpit tozuna varan şekilde) gerçekten çok üzücü.

Ayı saldırır mı?

Ayı saldırmaz normalde, tehdit unsuru veya sebep lazim
a. Bölgesine girmeniz (izlerden anlaşılabiliyor)
b. Yanında yavrusu olması (yakındaysa dağıtır)
c. Çok aç kalmış olması
Not: Bir de kuduz olursa çok pis dağıtıyor. Oana anlatmıştı, çadırın içinde uyuyan adamın suratını ısırmış.
Saldırmaması için:
• Genelde kullandığı su ve yemek kaynaklarının yakınında kamp atmayın (izlere bakın yani – pençe izi (ağaçta veya yerde), dışkı, tüy çok fazlaysa)
• Uzaktan gördüğünüzde bağırıp çağırmayın, taş atmayın (yapan var, gülmeyin :), yavaşça yürüyerek uzaklaşın.
• Ateşe gelmez kuralına inanmayın, hatta merakını cezbeder.
• Yiyeceğinizi kamptan 60 m uzakta saklayın, pişirin ve tüketin (yavaşça uzama şansınız olur).
• Yakınınızda ayağa dikelmiş veya saldırıya hazırlanıyorsa yavaşça yürüyerek uzaklaşın – koşmayın.
• Dibinizdeyse ve “Kaçış yok!” diyorsanız cenin pozisyonunda yere yatın ve kımıldamayın. Biraz döver gider.
• Doğada kozmetik malzemesi kullanmayın. Özellikle vanilya kokulularını :). Şekerli, meyveli, baharatlı kokular da buna dahil.
• Silahınız varsa kullanmadan önce düşünün. Yanlış hatırlamıyorsam fişeklerde 12 ve üstü hiç bir şey yapmaz. Özellikle kuş saçmaları. Korkutur falan sanmayın. Hiddetlendirir sadece. Onun yerine havaya ateş açabilirsiniz, fakat yakındaysa yine saldırır.
• Mağaraya girmeden önce iz var mı diye bakın. Kış uykusundan uyandırırsanız 2 dk. şansınız var. Tabii siz daha yakınına gelmeden sese uyanacağı için vaktiniz az. Genelde kaçma eğilimi gösterirlermiş kaynaklara göre. Önünde durmayın, çıkışı boşaltın.
Bunların haricinde koşarak kaçarım, boynuna atlarım, böğrüne bıçak sokarım, gözüne dal sokarım, benim kafa 2 ton çeker falan yalan….
• Ağaca tırmanabilirler
• Sarp arazide hızlı hareket edebilirler.
• Yüzebilirler
• 60 km civarında bir hızla koşabilirler (Grizzly için bu tabii, Türkiye’de 40-50 falan yaparlar Tofaş modelleri, 50 km hıza çıkarım dersen koş
• 1.70 – 2.50 arası değişir boyları (Grizzly 3 m)
• Ağırlıkları (70 – 250 kg arası)
• Geniş yapraklı ve karışık ormanları, makilik alanları, bozkırı ve sarp dağları severler. 2800 m yüksekliğe kadar dağılım gösterebilirler (A. Demirsoy)
• Eylül-Mayıs arası yarı kış uykusu halinde olabilirler (çünkü aslında kış uykusu uyumazlar). Zamanı daha kısa olabilir.
• Ne bulurlarsa yerler. Et – Ot. Omnivor yani. İyi de avcıdırlar.
• Koku alması, görüşü, duyusu bizden iyi.
• Mağarada yatacağım diye bir derdi yok. Kendi yuvasını kendi de hazırlayabilir.
• Köyden kız kaçırma hikayesi yalan, zaten kromozomu tutmuyor.
* Saldırı anında koşmaya başladıysanız, bilinen tek yöntem bayır aşağı koşmanız. Orada yuvarlanma ihtimali var derler. Denemedim. Deneyen olursa heyecanla dinlerim
Eh, madem doğanın üvey evladıyız… Madem doğayla savaşma, seviş, yasasına uyuyoruz. Ayıcık kardeşlerimizi tanıyalım, bulaşmayalım.
Bir de kutup ayıları var ama biz ona ancak çölde rastlarız

Guanonun ticari değeri var mı?

İşlenmemiş guanonun kilosu 5 TL’ye alıcı buluyor. Ancak bu işten para kazanmak pek de mümkün değil. Öncelikle Türkiye’de, Uzak Doğu ülkelerinde olduğu gibi, içinde birarada yüzbinlerce yarasa yaşayan mağaralar yok, dolayısıyla öyle tonlarca guano bulunan mağaralar mevcut değil. Öte yandan, mağara ve yarasaları koruyan yasalar var ve bir şikayet durumunda ödeyeceğiniz ceza sebebiyle bu işten karlı çıkmanız çok zor. Şu anda bile mağara guanosu topluyorsanız, yukarıdakı nedenlerden dolayı cezaya çarptırılabilir ve kiraladığınız mağaradan olabilirsiniz.

Guano ticaretinin mağaralara zararı var mı?

Mağaralarda bulunan guanolar, pek çok canlıya ev sahipliği yaparlar. Guanonun çıkarılması mağaradaki ekosistemi bozar ve bu ekosistem çok hassastır. Bir canlının yok olması veya sayılarının azalması bile tüm mağara içi yaşam sistemini sekteye uğratır. Yapılan çalışma kışın yapılıyorsa, uyanan yarasaların neredeyse hepsi, kış uykusu için depoladıkları besini harcayacaklarından dolayı ölürler. Diğer mevsimlerde de ekosistemi bozulan mağara yüzünden veya çalışanlardan ürktüklerinden, yarasalar mağarayı hatta bölgeyi terk edeceklerdir. Yarasalar besin piramidinde en yüksek noktalarda olduklarından, bölgenin ekosistemi bozulacaktır. Basit bir örnek vermek gerekirse, bir yarasanın bir gecede kendi ağırlığı kadar böcek yediğini düşünecek olursak; bir koloninin ortadan kaybolması, bölgede böceklerin, tarım zararlılarının aynı oranda artmasına sebep olacaktır. Bunu önlemek için zirai ilaç kullanılacak, bu ilaçlar da diğer canlıları, toprağı, yediğimiz besini ve suyu kirletecektir. Bu da hem doğaya zarar verecek hem de insan sağlığını kötü etkileyecektir. 3 – 5 kuruş kazanmak için insanların aslında kendileri dahil kimlere ne kadar zarar verdiğini bu örnekte görüyorsunuzdur.
Yanmış karpit tozu doğaya zararlı değil mi?
Karpit (CaC2), su (H2O) ile birleşince, asetilen gazı (C2H2) ve kalsiyum oksit (CaO) oluşur.
Kullanılmış karpit dediğimiz kalsiyum oksit (CaO), su ile temas ettiğinde sönmüş kireç dediğimiz Ca(OH)2 haline dönüşür. Bu da uzun süre içerisinde, havadaki CO2 gazıyla birleşerek kireç taşına (CaCO3) dönüşür. Bu son ürün zararlı değildir. Kireçtaşı mağaralarının ana kayası ile aynı malzemedir.
Ancak;
Sönmüş kirecin, havadaki karbondioksit ile birleşip kireç taşına dönüşmesi yüzey alanına bağlı olarak uzun zaman alır ve bu süre içerisinde, bazik etkisinden dolayı, yerüstü ve yeraltı sularının pH değerini yükseltip su ve kara canlılarına zarar verir. Ayrıca görsel kirlilik de oluşturur.
Zaten Tehlikeli Atıkların Yönetmeliği’nde de katı haldeki bazlar ile ilgili yasal düzenlemeler getirilmiştir.
Sonuç olarak;
Bazik etkisine ilave olarak, çevre etiği ve görsel kirlilik de düşünülerek, karpit atığı çok şart olmadıkça doğaya terk edilmemeli, nasıl getirildi ise, o şekilde geri götürülmeli ve belediye çöplüğüne atılmalıdır.

(Yazan: Metin Albukrek)

Turizme açılan mağaralar hasar görüyor mu?

Evet, özellikle bilinçsiz ve denetimsizlik içinde inşai işleri ve işletmesi yapılan mağaralar hasar görüyor. Hem de ağır bir şekilde. Bu ağır hasarın önüne geçilmesi için de tüm mağaracıların aktif olarak çaba göstermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hiç bir mağaranın hiç bir koşulda turizme açılmamasını sağlamak mümkün değil. Bu nedenle (i) turizme açma kararının belirli kriterlere uyması, (ii) turizme açmadan önce her boyutuyla bilimsel araştırmalar için yeterli zaman tanınması ve (iii) turizme açılması için yapılan işlerin belirlenecek standartlara uygunluğunun temini koşullarının sağlanması gereklidir.
Bu kriterler, standartlar ve şartnameler halihazırda oluşmuş değildir, bunların yürütmesini denetleyecek yönetmelikler de. ASPEG, mağara koruması konusunda aktif çabalarını bu doğrultuda sürdürmek amacındadır.


DOĞA-BİLİM

Bu hangi hayvanın artığı?

Mağaralarda küçük öbekler halinde fındık kabukları gördüyseniz bunları oraya getirip yiyen hayvanı merak etmiş olabilirsiniz. Küçük bir rehber:


Sincap
Yüzey pürüzsüz, yetişkinlerin ısırığı tepeden aşağı doğru yumuşak kesik şeklindedir, gençlerinki ise daha çıkıntılı


Fındık faresi
(yedi uyur)
Yüzeyde diş ve kesik izleri. İç çeper pürüzsüz şekilde sıyrılmış


Orman faresi
(ağaç faresi)
Hem yüzeyde hem de delik çeperinde diş ve kesik izleri


Tarla faresi
(kızıl sırtlı fare)
Yüzeyde kemirme izi yok. Delik çeperinde diş ve kesik izleri


Sarkıt/dikit nasıl ve ne kadar zamanda oluşur?

Sarkıt kalsiyum karbonat ve diğer minerallerin birikimi ile oluşur.
Sarkıtların büyüme hızı ortalama 0.13 mm/yıldır. En çabuk oluşum kalsiyum karbonat ve karbondioksit açısından zengin ve hızlı akan suda olur. Böylesi ortamlarda büyüme yılda 3 mm olabilir.
Her sarkıt oluşumuna mineral yüklü bir damla suyun düşmesiyle başlar. Damla düştüğünde ardında incecik bir kalsit halkası bırakır. Sonraki her damla ilk halkaya yeni kalsit halkaları ekler. Bu halkalardan çok dar (0.5 mm), içi boş, “soda straw” ya da “makarna sarkıt/saman sarkıt” denilen tüpler oluşur. Saman sarkıtlar epey uzayabilirler ama çok da kırılganlardır. Tüpler tıkandığında, su tüpün dışından akmayı sürdürür, yine daha fazla kalsit açığa çıkar ve sarkıtın şekli daha tanıdık konik bir hal almaya başlar. Sarkıtın ucundan damlayan su, damladığı yere de kalsit bırakır. Bu damlalar sonucunda yuvarlak ya da konik dikitler oluşurlar. Sarkıtların aksine dikitler hiçbir zaman içi boş tüp şeklinde oluşmazlar. Yeterince zaman geçerse bu oluşumlar -sarkıt ve dikitler- birleşebilir, sütun oluştururlar.

Karst, Kalker ve Kireçtaşı arasındaki fark nedir?

Karst, Karbonatlı kayaçlardan (kireçtaşı, dolomit, jips gibi) oluşan yüzey şekillerinin genel ismidir.
Kalker ise kireçtaşı dahil olmak üzere, içinde CaCO3 bulunduran karbonatlı kayaçların genel ismidir. Karbonatlı kayaçlar arasında en yaygın olan şekil ise kireçtaşıdır. Kireçtaşının en temel özelliği ise yüksek oranda kalsit içermesidir.

TEKNİK

TİT setimde göbek bağı uzunluklarını nasıl ayarlarım?

Kısa ve uzun göbek bağlarının doğru ayarlı olması önemli. Özellikle kısa göbek bağının çoğu zaman gereğinden uzun yapıldığını görebiliyoruz. Bu durum bazı bolt geçişlerinde ciddi şekilde başınızı derde sokabilir.
Yol gösterici olarak Petzl’in standart Spelegyca modelinin uzunluklarını alırsak, kısa göbek bağı 32 cm, uzun göbek bağı 58 cm olmalı. Bu mesafeler düğümlerin karabina/oval’e oturduğu noktaları esas alıyor. Ya da başka bir deyişle metalden metale uzunluk.
İki konuya dikkat :
(i) düğümleri attıktan sonra sıkışma/oturmalardan dolayı planladığınızdan çok uzun bir göbek bağına sahip olabilirsiniz, yük bindikten sonraki uzunlukların bu şekilde oluşmasına özen gösterin.
(ii) Kısa göbek bağı gözünüze çok kısaymış gibi gelebilir. Hele düğümlerde sekizli kullanıyorsanız düğümler arası çok az bir ip görünecektir. Endişelenmeyin, yanlışlık yok, doğru ölçü bu.
Kişiden kişiye farketmeden, hem kısa boylu hem uzun boylular için aynı uzunluk olmasını da yadırgamayın böyle bir sorun olsa Petzl tek tip göbek bağı satıyor olmazdı.
İpler şok yediğinde daha yüksek güce maruz kalıyor, degil mi?
100 kg ağırlığında bir kütle, 1 metre mesafe düştüğünde 1 metre uzunluğundaki göbek bağına binen yük (fall factor=1), yaklaşık 6000 N. Yani 600 kilograma karşılık gelen bir yük. Test Beal’in Antipodes tipi 10.5 mm yarı-statik ipi ile yapılmış.

Heterophoria da nedir?

Heterophoria, iki göz ekseninin paralel olmamasından kaynaklanan bir durumdur. Farkında değilseniz, kullandığımız hassas pusula ve klinometrelerde sağlıklı ölçüm almayı engelleyebilir. Sizde olup olmadığını şu şekilde kontrol edebilirsiniz: önce öğretildiği şekilde iki gözünüzü de açık tutarak sabit bir hedefe karşı pusuladan değer okuyun, sonra açıktaki gözünüzü elinizle örtün. Eğer okuduğunuz değerde bir değişiklik olmuyorsa sorun yok demektir ve iki gözünüz açık olarak ölçüm almaya devam edebilirsiniz.
Heterophoria probleminiz olduğu halde ölçüm almanız gerekiyorsa, bir gözünüz kapalı olsun ama pusulayı biraz aşağıda tutarak cihazın üzerinden hedefi görecek şekilde bakın.
Bu kontrolü yapmadan hiç bir şekilde mağarada ölçüm almayın. Yanlış alınan ölçümler yalnız sizin değil onlarca insanın emeğinin heba olması demektir.

TİT setimde el cumarı bağı uzunluğunu nasıl ayarlarım?

Bu bağ gerildiğinde, yani ipte el cumarına asılı kadığınızda elinizle cumarın mandalına ulaşabiliyor olmanız gereklidir.
Bu durum normal koşullarda hiç bir zaman gerçekleşmediği için olsa gerek bu ayarın pek önemsemediğine şahit oluyoruz. Oysa bunun gereğinden uzun olmasının da kısa olmasının da sakıncaları var. Gereğinden kısa ise her çıkış hareketinde el cumarını olabildiği kadar itmenizi sınırlayarak katedebileceğiniz mesafeyi azaltır ve daha çok enerji harcamanıza yol açar. Gereğinden uzun ise el cumarında asılı kaldığınızda mandala ulaşamadığınız için kendinizi kurtarmakta zorlanabilirsiniz (buna kısaca ampul olmak diyoruz).
Diğer ayarlar gibi bu da ip üzerinde deneme-yanılma ile yapılmalıdır. Oturduğunuz yerde kaba bir ayar yapabilirsiniz tabii ama ip esnemesi, düğümlerin oturması gibi nedenlerle ince ayar mutlaka ip üzerinde gerçek koşullarda yapılmalıdır.
Bu bağın en az 8mm kalınlıkta dinamik ipten olması ve kesinlikle perlon kullanılmamasını ayrıca belirtmeye gerek yok.

TİT setimde ideal üzengi uzunluğunu nasıl ayarlarım?

Üzengide ayağa kaltığınızda göğüs cumarının üst kısmı, el cumarının mekanizmasının (tutamacının değil) hemen altına kadar ulaşıyor olmalıdır. Aksi takdirde her çıkış hareketinde katedebileceğiniz mesafenin tümünü kullanmıyorsunuz ve bu yüzden daha çok enerji harcıyorsunuz demektir. Bunun kaba ayarını ayakta durarak yapabilirsiniz ama enerjinizi en verimli şekilde kullanmak istiyorsanız, ince ayarı mutlaka ip üzerinde yapmalısınız.

TİT setinde oval (delta) üzerinde malzeme sıralaması nasıl olmalı?

TMF tarafından kabul edilen standart aşağıdaki gibidir:
D KARABİN KULLANILIYORSA

KİŞİYE GÖRE (SAĞDAN SOLA):
Göğüs Cumarı, desandör ve sürtünme karabini, Göbek bağı, El cumarı emniyet ipi
Çanta taşıma şekli (tavsiye): Emniyet tokaları

DELTA KARABİN KULLANILIYORSA
KİŞİYE GÖRE (SAĞDAN SOLA):
Desandör ve sürtünme karabini, Göğüs Cumarı, Göbek bağı, El cumarı emniyet ipi
Çanta taşıma şekli (tavsiye): Delta’nın en altına

Göbekbağında kullandığınız düğüm nedir?

Şu düğümün (tıklayın) klasik sekizliye göre çeşitli avantajları var. Literatüre göre dayanma gücü sekizliden daha fazla (The Lyon Equipment report, 2001). Çok daha az ip yiyor. Ayrıca karabini sıkı sıkıya boğduğu için karabin serbestçe dönemiyor, elinizi her attığınızda doğru yönde buluyorsunuz.
Yalnız dikkat! Bu düğümü yanlış atmak da mümkün, yanlış atıldığında kayma yapıyor ve bitmiş halinde malesef yanlışı ayırt etmek çok zor.
Doğru atıldığında yük bindikçe sıkışan bir düğüm olmasına karşın her iki uçtan da sıkmak çok önemli, gevşek bırakılırsa çözülebilir.

Pusula klinoma hava kabarcığı girmiş, bunlar su ve toz geçirmez cihazlar değil mi?

Evet. Suunto ve Silva marka pusula/klinolar su ve toz geçirmez. Ama bu cihazların üstündeki şeffaf kısımlar cam değil, pleksiglas olduğu için, üstüne kuvvetli bir baskı gelirse pleksiglas esner ve etrafındaki izolasyonu sağlayan slikonlar gevşer. Bu durumda da su, toz ve herşeyi geçirir hale gelir. Tedavisi yok. Bu nedenle, pusula ve klinonuzu mağarada taşırken, örneğin boynunuza asılı şekilde dar galerilerde sürünürken, sıkışıp ezilmemesine özen göstermelisiniz.

Karpit lambası mı, LED mi?

İkisinin de avantaj ve dezavantajları var; Karpit lambası ucuz ve tamiri çok kolay bir nesne. Işığını sağlayan karpit de çok ucuz. O sarı, nostaljik ışığı ve sıcaklığını da unutmamak gerek. Bir de ısı yayması nedeniyle, hele hele kurtarma durumunda sağladığı ısı avantajı var. Ama, belinize asılı ağır bir hazneyi saatlerce taşımanın sıkıntısını göz ardı edemeyiz. Ya da ikide bir tıkanan memeyi, sıkışan hazneyi veya biten suyu.
Öte yandan, LED teknolojisini kullanan fenerlerin bugün ulaştıkları nokta inanılmaz. Bir fikriniz olması için şu web sayfasına bakmanız bile yeterli: www.petzl.com/en/outdoor/ultra-series/ultra-belt. Hafiflikleri ve inanılmaz aydınlatma güçlerinin yanısıra, üç veya dört pille 40-50 saat, hatta daha uzun süre pırıl pırıl yanmaları da cabası. Ama, öte yandan hem inanılmaz pahalılar, hem de mağarada bozuldukları anda yedek ışığa kalmaya mahkumsunuz.
Dolayısıyla bu sorunun kesin bir cevabı yok.

Kampa neler götürmeliyim ?

Genel bir malzeme listesi aşağıda verilmiştir. Mevsime, girilecek mağaraların özelliğine, bölgeye göre değişiklikler gösterecektir.
Mağara Giyim
– İç ve dış tulum
– İlave polar veya yün kazak
– Çizme
– Yün veya neopren çorap
– Eldiven
Mağara Teknik Malzeme
– TIT seti
– Kask
– Pil
– Yedek fener
Giysi
– Tişört (Her gün için bir adet, tercihan güneş için uzun kollu)
– Rahat yürüyüş için pantolon (2 adet)
– Doğada yürüyüş için rahat ıslanıp, çamurlanabilir bileklikli bir ayakkabı veya bot
– Kamp alanında giymek için hafif, kapalı ayakkabı
– En az bir kalın yün kazak veya polar
– Bir ince kazak veya eşofman üstü
– Yağmurluk
– Mont
– Bere
– Güneş için şapka
– İç çamaşırı
– Çorap
– Mayo (Bulunması zarar getirmez belki gerekir)
Hijyen ve Sağlık
– Diş Fırçası & Macunu
– Kağıt mendil /ıslak mendil
– Deodorant
– Kullanılmakta olan ilaçlar
– El Kremi veya Nemlendirici
– Güneş Kremi
– Sabun
Muhtelif
– Tabak
– Çatal-kaşık
– Bardak
– Çakı
– Çakmak / kibrit
– Havlu
– Yedek pil
– Sinek ve böcek kovucu sprey
– Fotoğraf makinası
– Düdük

Kamp malzemesi
– Uyku tulumu
– Mat
– Çadır
– El (Kafa) Feneri